Motor teknolojisi yüzyılı aşkın bir süredir hızlı bir şekilde gelişmekte. Örnek vermek gerekirse motorlu taşıtların kullanılmaya başlandığı ilk günlerde supaplar motorun üst kısmı yerinde yan taraflarında bulunmaktaydı. Bu tür motorlar günümüzden yaklaşık yüz yıl öncesinde Side Valve (SV) yani yandan supaplı motorlar olarak bilinmekteydi. SV tipi motorlarda eksantrik mil de benzer şekilde üst kısımda değil, motor bloğunda bulunmaktaydı.
Motor teknolojisinin gelişmesiyle birlikte SV motor tipinin yerine Over Head Valve (OHV) yani üstten supaplı motorlar piyasaya hakim oldu. OHV motorlarda da eksantrik mil yine motor bloğunda bulunuyordu. Fakat OHV motorların büyük bir avantajı SV motorlara kıyasla daha güçlü olmalarıydı. Çünkü supapların motorun üstte konumlandırılması silindirlerin sıkıştırma oranlarının artmasını sağlamaktaydı. Bu gelişmeyle birlikte daha güçlü ve verimli motorlar üretebilmek amacıyla motorlarda yer alan supapların da sayısı gittikçe artırılmaktaydı. Bu noktada OHV motorların sahip oldukları büyük bir dezavantaj kendisini gösteriyordu. OHV motorların tasarımında eksantrik mil motor bloğunda yer alıyordu. Dolayısıyla eksantrik mil üstte bulunan supapları itmek için itici çubuklar kullanmak zorundaydı. Bu durum OHV motorlarda 2’den fazla supap kullanılmasını imkansız hale getiriyordu. İşte bu problemler OHC motorların geliştirilmesine neden oldu.
Eksantrik mil aynı zamanda kam mili adıyla da bilinmektedir. Hareketini triger zinciri veya bir diğer adıyla triger kayışından sağlamaktadır. Dört zamanlı bir motorla krank milinin iki tur yapmasıyla birlikte eksantrik mil bir tam turunu tamamlamış olmaktadır. Eksantrik milin amacı ise supapların açılma ve kapanma zamanlarını eş güdümlü halde kontrol ederek aracın performansını korumaktır. Bu yüzden eksantrik milin motor devriyle eş zamanlı olarak işlemesi gerekmektedir. Hammaddeleri ise çoğu zaman çok yüksek kaliteli karbon çelikleridir. Karbon çeliklerinden döküm metodu ile üretilmektedirler. Eksantrik milin kamları üstten eksantrikli motorların tamamında külbitörler ile doğrudan temas halindedir. Yani eksantrik mil külbitörlere hareket verirken külbitörler de bu hareketi supapların açılıp kapanmasını sağlamak için kullanır.
Over Head Camshaft (OHC), yani üstten eksantrikli motorlarda eksantrik mil de tıpkı supaplar gibi motor blogunun üstünde yer almaktaydı. Eksantrik milin üste alınmasıyla birlikte triger kayışı adı verilen aksam da motorlarda kendisine yer buldu. Triger kayışı, motor bloğu yerine silindir kapağında konumlandırılan eksantrik miline hareket sağlayabilmek adına krank mili ile bağlantısını sağlamaktaydı. OHC tipi motorlar ilk dönemlerde tek eksantrikli olarak üretilmekteydi. İşte bu tek eksantrikli OHC motorlara Single Over Head Camshaft, yani SOHC motor adı verildi.
Silindir başına kullanılacak olan supap sayısının artırılması ise beraberinde yeni bir motor tipini getirdi. Bu motor tipinde silindir başına 2 emme ve iki de egzoz supabı bulunmaktaydı. Bunlar ise çift eksantrikli motorlar olarak adlandırıldı. Çift eksantrikli motorların en büyük avantajı ise 16 supabın tamamını tek bir eksantrik mil ile idare etme zorunluluğunu ortadan kaldırmasıydı. Bu sistemde eksantrik millerden bir tanesi egzoz supaplarını kontrol ederken bir diğeri ise emme supaplarını kontrol etmekteydi. Bu şekilde tasarlanan motorlara ise günümüzde Double Over Head Camshaft (DOHC), yani üstten çift eksantrikli motorlar adı verilmektedir.
Sitemizin kullanışını iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Devam etmekle çerez kullanımını onaylamaktasınız.